Buradasınız

I. Dünya Savaşı

Sanayi İnkılabı sonrasında başlayan sömürgecilik yarışı ile Fransız İhtilali sonrasında yayılan milliyetçilik, eşitlik, özgürlük gibi fikir akımları tüm dünyada etkisini gösterdi. Bu gelişmeler Avrupalı büyük devletlerarasında bloklaşmalara neden oldu. İngiltere, Fransa ve Rusya ve daha birçok irili ufaklı devletten oluşan İtilaf Grubu ile Almanya, Avusturya Macaristan İmparatorluğu ve İtalya’nın oluşturduğu İttifak Grubu arasındaki anlaşmazlıklar silahlanma yarışını hızlandırdı. Bu süreçte Osmanlı Devleti, ileride çıkması muhtemel bir dünya savaşında topraklarının hedef olması ihtimaline karşı ordusunu ve donanmasını takviye etmeye başladı. Bir taraftan da Avrupalı devletlerle ittifak arayışına girdi. Osmanlı Devlet adamları, denizlerde güçlü olan İngiltere’nin yanında yer almak istese de bu mümkün olmadı. Hem Reval Görüşmelerinde alınan kararlar hem de sonraki dönemlerde İngiltere, Fransa ve Rusya arasında Osmanlı topraklarını taksim eden gizli antlaşmalardan dolayı İngiltere, Osmanlı devlet adamlarının ittifak isteklerini geri çevirdiler. Osmanlı Devleti’nin tarafsız kalmasını tavsiye ettiler. Bu süreçte paraları peşin olarak ödenmiş, isimleri dahi verilmiş olan (Reşadiye ve Sultan Osman) iki savaş gemisini İngiltere, Osmanlı Devleti’ne vermekten vazgeçti. Parayı da iade etmedi. Bu durum Osmanlı toplumunda ve devlet adamlarında İngiltere’ye karşı menfi bir etkiye dönüştü. İngiltere’nin safında yer alınamayacağını anlayan Osmanlı devlet adamları, Almanya ile ittifak arayışına girdiler. Özellikle İttihat ve Terakki’nin üç önemli adamı Talat, Enver ve Cemal paşalar ile Sadrazam Sait Halim Paşa, Almanya ile yapılacak bir ittifakın Osmanlı Devleti’nin menfaatine uygun olacağını düşünüyorlardı.

Almanya, ilk anda Osmanlı ile ittifak yapmaya pek istekli görünmese de Osmanlı’nın kalabalık askeri gücünden ve halifenin dini nüfuzundan yararlanmayı hedefledi. Silah, cephane, para ve subay desteği vermesi halinde Osmanlı ordusunun askeri gücünü kullanabileceğini düşünen Almanya, böylece savaşın Avrupa dışında daha geniş alanlara yayılmasını sağlayacak ve Avrupa’da sıkışmamış olacaktı. Diğer taraftan Osmanlı padişahı aynı zamanda halifeydi yani İslam dünyasının dini lideriydi. Cihad-ı Ekber ilan edildiğinde İngiltere, Fransa ve Rusya topraklarında ve sömürgelerinde yaşayan Müslümanların Osmanlı’nın safında hareket etmeleri halinde İtilaf devletleri zor durumda kalacaktı. Almanya, bu düşünceler çerçevesinde Osmanlı Devleti’nin kendi yanında yer almasını kabul etti.

Avusturya Macaristan veliahttı ve eşinin Saraybosna’da bir Sırp milliyetçisi tarafından suikastla öldürülmeleri, 1914’ün Ağustos ayında  I. Dünya Savaşı’nı başlatan ilk kıvılcım oldu. Avusturya Macaristan ve Sırbistan arasında başlayan savaşa kısa süre içerisinde diğer İtilaf ve İttifak devletleri de dahil oldular. Avrupa’da I. Dünya Savaşı’nın başladığı sırada Osmanlı Devleti de Almanya ve müttefikleriyle İttifak antlaşmalarını yaptı. Çok geçmeden Almanya’nın Akdeniz’deki donanmasından iki gemi (Goben ve Breslav), Fransa’nın güney sahillerini bombaladıktan sonra İtilaf donanmasını peşine taktı. İki Alman savaş gemisi, İtilaf Donaması peşinde olduğu halde Çanakkale Boğazı’na ulaştı. Osmanlı Devleti, Almanya’nın bir nevi oldubittisiyle karşı karşıya kaldı. Savaş gemilerinin Marmara Denizi’ne girmesi ve İstanbul’a gelmesi, o vakte kadar tarafsız görünen Osmanlı Devleti’ni zor duruma düşürdü. İtilaf Devletleri, Osmanlı Devleti’ne gemilerin karasularından çıkarılması için baskı yapmaya başladılar. Osmanlı Devleti, gemileri Almanya’dan satın aldığını ilan etti. Gemilerin adlarını Yavuz ve Midilli olarak değiştirilirken Alman askeri personeline de Türk askeri kıyafetleri giydirildi. 1914 yılının kasım ayının başında ise bu iki tatbikat yapma gerekçesiyle Karadeniz’e açıldı. Fakat bu iki gemi Rusya’nın güney sahillerindeki askeri depolarının bulunduğu limanlara saldırı düzenledi. Bu gelişme üzerine Rusya, Osmanlı Devleti’ne harp ilan etti.

Osmanlı Devleti ile Rusya arasında başlayan bu savaş doğal olarak İttifak ve İtilaf grubunu oluşturan devletlerin karşılıklı birbirlerine savaş ilanıyla devam etti. Osmanlı Devleti, Almanya’nın yanında İttifak devletlerinin bir üyesi olarak girdiği savaşta, kendi topraklarında farklı cephelerde düşman devletlerle savaştı. Diğer taraftan Romanya ve Galiçya cephelerinde de müttefiklerine yardım amacıyla bulundu.

Osmanlı Devleti, Çanakkale, Kafkas, Kanal sonra Suriye, Hicaz, Yemen ve Irak cephelerinde İngiltere, Fransa ve Rusya ile savaştı. 1915’te İttifak grubundan ayrılıp İtilaf grubuna geçen İtalya ile birlikte Sırbistan, Yunanistan gibi birçok devlet de Osmanlı Devleti’ne savaş ilan ettiler.  Osmanlı Devleti, Çanakkale’de ve Kut’ûl Amare’de büyük başarılar kazansa da Suriye, Kanal, Kafkas, Hicaz ve Yemen cephelerinde çok büyük askerler kaybetti. Anadolu’da Ermeniler ve Rumlar, Arap coğrafyasında ise Şerif Hüseyin ve İbni Suud gibi Arap şeylerinin başını çektiği Arap milliyetçileri Osmanlı Devleti’ni hem dışarda İtilaf kuvvetleriyle hem de içeride onların işbirlikçileriyle savaşmaya mecbur bıraktı. Osmanlı ordusunun büyük bir bölümü cephelerde şehit oldu.

Türk askerinin Çanakkale’de yazdığı büyük destan müttefiklerinden yardım alamayan Rusya’yı savaşın dışına itmesine ve savaşın iki yıl daha uzamasına neden olsa da İttifak devletlerinin yenilmesini engelleyemedi. 1918 yılına gelindiğinde Almanya ve ardından Avusturya Macaristan yenilgiyi kabul ettiler. İtilaf Devletleri ile ateşkes antlaşmaları imzaladılar. Osmanlı Devleti de bir süre sonra yenilgiyi kabul edip İtilaf Devletleri ile ateşkes antlaşması imzaladı.