Buradasınız

#EvdeHayatVar Yarışmaları 1. Etap "Lise kompozisyon" Kategorisi, İl 1.si: Ayşe Sena AKTEMUR

BİR UMUT

Hayatın bir ince çizgisinde, ölümle kalım arasında yaşadığımız koca ömürde, her an sadece bir kere yaşanır. Bir kere görülür ve bir kere hissedilir. Bunun ne tekrarı ne de benzeri yaşanmazmış. Bu süreçte öğrenmiş oldum. Bir yerlerde tıkanıp kaldığında hayata doğru yeni değişiklikler edinmek istersin, yeni yerler keşfetmek, hatta yeni yüzler tanımak. Ama bu fırsatı bile tanıyamıyorsa hayat artık fazlasıyla korkutucu geliyordur.
Her geçen gece, hayatımızdan bir günün ve bu ölümcül hastalıkla bir insanın daha eksildiğini; zamanın bir nehir, kendisinin bir sal olup da, o dursa da yolculuğun devam ettiğini anladım. Baş döndürücü bir hızla geçiyor saatler. Hatta günleri bile hatırlayamaz oldum. Bir yandan düşüncelerimle ürpertirken içimi bir yandan da belki tüm güzelliklerin anca böyle farkına varabilirdik, belki de ancak bu kadar kıymetli bulabilirdik diye kendimi avutmuyor da değilim.
Bilmiyorum düşündüğüm çok şey var aslında. Örneğin; belki de son kez oturdum okulumun sıralarında, son kez otobüs durağında bekledim, son kez kantin sırasında durdum, son kez en sevdiğim pastayı almak için sokağa çıktım. Belki bu hastalık beni de tarayacaktır ve sonum buna bağlıdır. Ama yaşadığım hayatın kıymetini anlataraktan almış olacak. Son kez ne varsa yaptık sanırım ama umut ediyorum ki yaşadığımız bunca şey son değildir. Birine gülümsemenin bile ne kadar değerli olduğunu anladım, meğerse canım sıkıldığında hiçbir şey yapmasam bile sadece bir bankta oturmanın bile kıymetli olduğu zamanlarmış. Sokakta gezerken kaygısızca sokak duvarlarına elimi sürmenin bile ne kadar beni mutlu ettiğini düşündüm. Bu kendi kendime sorguladığım içimi ürperten o kadar sayısız sorudan cevap bulamadığım birkaç soru. Ama bir yandan da güzellikleri görmemizi sağlayan, hayatımızın ne kadar değerli olduğunun bilincine vardıran konularda var tabi ki. Fazlasıyla ev hayatımızdan kaçtığımızı, eve karşı olan sıcaklığımızın soyutlandığını, ailemle oturup doyasıya vakit geçirmediğimi bile gördüm. Odamın içinde kendi koyduğum herhangi bir eşyanın bile yerini hatırlamadığımı, saatlerce nereye bırakmış olduğumu düşündüğüm an belki de güzel bir avantajdır diye kötü düşüncelerimi, açıkçası korkularımı yıkmaya çalıştım. Aktivitelerimin birçoğunu evde de gerçekleştirebileceğimi, bir çiçekle bile sohbet edince rahatlayabildiğimi, onun büyümesini gözlemlemek bile mutlu edebiliyormuş insanı. Sanırım fazlasıyla doyumsuz olmuştuk hayata karşı. Bencil, mutsuz, hedefleri olmayan, verilen selamı bile görmezden gelen yaratıklara dönüşmüştük. Kim bilir birçoğumuz da hayata olan pozitifliğini kaybetmiştir bu süreçte. En zoru da hayatımızın en büyük kâbusunu yaşarken hiçbir şey yokmuş gibi davranıyor, o kadar çok şey oluyorken aslında canımızdan çok aklımızı koruyoruz. Hem ne kadar doğru söylemiş Stephen HAWKİNG “Yaşam ne kadar kötü görünürse görünsün, yaşamın olduğu yerde umut vardır.”

Ama sonuç olarak ne olursa olsun hiçbir şekilde yılmadan, yıkılmadan bu süreci atlatabileceğimize inanıyorum. Tüm bu güzel sonuçları sabırsızlıkla bekleyen güzel insanlar sayesinde. Her şey en iyi sonuca varacaktır. Aklını da canını da koru evde kal.