Buradasınız

‘Kahramanmaraş İstiklal Ruhu’ konulu yarışmalar sonuçlandı

Pazartesi, 10.02.2020

Kahramanmaraş’ın düşman işgalinden kurtuluşunun 100. Yılı kutlama etkinlikleri kapsamında düzenlenen resim ve şiir yarışmaları sonuçlandı. Yarışmalarda lise ve dengi okullar arasında düzenlenen şiir yarışmasına 234 şiir, yetişkinler arasında düzenlenen şiir yarışmasına 448 şiir ve resim dalında ise 318 eser katıldı.

Kahramanmaraş’ın düşman işgalinden kurtuluşunun 100. yıldönümü münasebetiyle Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığı himayelerinde gerçekleştirilen 100. Yıl Kutlama Etkinlikleri kapsamında düzenlenen “100. Yılında Kahramanmaraş İstiklal Ruhu” konulu yetişkinler arası şiir yarışması, lise ve dengi okul öğrencileri arası şiir yarışması ve ortaokul öğrencileri arası resim yarışmasında dereceye giren yarışmacılar belli oldu.

Yetişkinler Arası Şiir Yarışmasında Dereceleri Dört Farklı İl Paylaştı

18 ve üstü yaş grubunda düzenlenen şiir yarışmasında ödülleri dört ayrı ilden katılan yarışmacılar kazandı. Yetişkinler kategorisinde 448 şiirin katıldığı ve Şair/Yazar/Akademisyen Prof. Dr. Mehmet Narlı, Şair/Yazar/Akademisyen Dr. Tacettin Şimşek, Şair/Yazar Duran Boz,  Şair/Yazar/Eğitimci Ramazan Avcı ve Şair/Yazar Adem Turan’ın jüri olarak görev yaptığı yarışmada dereceye şu şairler girdi:

Türkiye Birincisi: Süleyman Aydemir, Dulkadiroğlu/Kahramanmaraş

Türkiye İkincisi: Rasim Yılmaz, Tokat

Türkiye Üçüncüsü: Emre Genç, Alanya/Antalya

Mansiyon: Arif Odabaş, Başakşehir/İstanbul

Yarışmada birinci olan Süleyman Aydemir’in şiiri aşağıdadır:

Rumuz: Âşiyan
ŞEHİTLER EVİ
"İkra"
Oku ki değişsin alınyazın
Gökyüzü bir açık
Penceredir sana
Ve yemin olsun ki
Şubatı mum alevi gibi titreten Allah’a
Maraşlı,
Çiseleyen ölümden sağanağa koşandır
Bahara meyletmeyip fırtınada coşandır

Tarih, vahşi bir haçlı kalıntısı
Zaman, kıyısı bir uçurumun
Ve bayrak
Rüzgârı dalgalandıran bayrak
Senin için atan kalbe Maraş denir
Senin için bileylenir şiir
Ve demircinin çekicinde destanlar söylenir:

Şu karşıki dağda
Ölüm olsa durulmaz
Ökkeş hasta olur da
Düşmanlara vurulmaz

Haktan gelir her cefa
Neden niçin sorulmaz
Senem Ayşe ölür de
Cephelerde yorulmaz

Sessizlik
Doru ve kıvrak bir at gibi kişner
Sükûtun Rabbine sığınır Maraşlı
Allahu Ekber Allahu Ekber

Şubat ayında Maraş
Göğe doğru süzülen bir kuştur
Maraş ya ölümdür ya kurtuluştur

Gölgeler bir çerağ
Naciye Nine’nin avucunda
Gazyağından tüter kelimeler:

Duman duman yükseliyor umudum
Şu ateşin aleviyle bir oldum

Bir çıradır Sütçü İmam’ın yüreği
O tutuştu mu Maraş tutuşur
Namluya mahşeri bir kıyamet sürülür
Çünkü Maraş’ta namus için yaşanır
Namus için ölünür

Maraş’ta çocuklar
Üç dört yaşlarında birer kahraman
Tahta atlarında duadan kalkanlar
Öfkeden kılıçlar yükselir
Çocuklardan biri kaşını çatsa
Çetelerin tüfeğinden ses gelir:
Düşman düşman dedikleri bir ince yeldir
Size korku saçan bulut bize kefendir
Hele bir çık kalesine başını eğ de
Maraş’ın poyrazına cihan bedeldir

Zaman sağılır bu poyrazda
Efrasiyab olup eser edeler
Hürriyet için
Beklenmez sırası şehitliğin
Ölüm tütsülenmiş bir sefer tasıdır
Ölümsüzlük için değil ölmek için
Toprağa basılır
Çünkü toprak hürriyettir
Hürriyet; Arslan Bey’dir
Kılıç Ali Bey’dir
Abdal Halil Ağa’dır
Rıdvan Hoca’dır
Hürriyet
Hürriyet uğruna ölmekten başka neydir?

 

Yarışmada ikinci olan Rasim Yılmaz’ın şiiri aşağıdadır:

Rumuz: Muhtar
DİRENİŞ ŞAFAKLARI

İmanın aynasında parlıyor alın yazın
Ateşin girdabında mahşer yeri bu savaş
Mazlumun sinesini vuruyorken ansızın
İnşirah vadediyor işte Kahramanmaraş
Ateşin girdabında mahşer yeri bu savaş

Tarih sayfalarında istiklal yazar adın
Çevik adımlarınla aştın sıra dağları
Ay yıldızlı bayrağı yüceltmekti muradın
Hainlere korkuydun yırttın bütün ağları
Çevik adımlarınla aştın sıra dağları

Göklerde sela sesi yankılandı dualar
Bir yetimin gözleri umut bekledi senden
Vatanını evlattan kutsal saydı analar
Bayraklaşan ülkünle vazgeçmedin ülkenden
Bir yetimin gözleri umut bekledi senden

Şubat'ın ellerinde buz tutuyorken zaman
Özgürlüğün tahtında kurulmuştu bu şehir
Asaletli duruşun düşmana vermez aman
Savaştı tek çaresi, bulunmuştu panzehir
Özgürlüğün tahtında kurulmuştu bu şehir

Direniş şafakları kurtuluş güneşinde
Ölüm kusan silahla çoğalmıştı bir sabah
Sütçü İmamlar tektir rastlanmaz ki eşine
Yüreğinde tevhitle yükselmişti bismillah
Ölüm kusan silahla çoğalmıştı bir sabah

Mercimekli tepeden bombalar yağıyorken
Esaretin hükmünden söküp attın işgali
Yirmi ikinci gece bir güneş doğuyorken
Cephe aldı düşmana genç, yaşlı, tüm ahali
Esaretin hükmünden söküp attın işgali

Küffara korku saldı isimsiz kahramanlar
Maraş'ın ayak sesi geceyi uyandırdı
Ölüme nikâhlandı yine yılmadı canlar
Bir ateş çemberi ki cehennemi andırdı
Maraş'ın ayak sesi geceyi uyandırdı

Yedi düvel bir olsa bu millet boyun bükmez
Esaret kabul etmez ya ölür ya öldürür
Türk milleti asildir eğilip de diz çökmez
Ne pay eder vatanı ne düşmana böldürür!
Esaret kabul etmez ya ölür ya öldürür.

Yarışmada üçüncü olan Emre Genç’in şiiri aşağıdadır:

 

Rumuz: Dik Kalem

General Davut

Eskimekten dörde katlanmış kör bir ihtiyar geldi

Bir Tanrı selamı ötede durdu:

“Oğul bura Yemen mi?

Neden bir uzun havanın ağırlığı var sokaklarda?

Neden çığlıklar asılmış bıyıklarınızın ucuna?”

 

Tez davrandı bir bıyıksız, bir ağzı dişsiz yumurcak

Belli, tez davranmış büyümekte de

Nicedir almamış eline oyuncak

Kafasında yana yatık bir külah

Sağ omzunda üç okkalık bir silah

Sol omzunda bir boşluk ki sızılı

Künyesinde “Gazi Davut” yazılı

“Gel ha dedem” dedi, “bura Maraş elidir

Anadolu’m gülzar, Maraş onun gülüdür!

Gülü incitirler dede, gülzarı dağıtırlar

O yüzdendir bu sessizlik…”

Bir alay orduya baş gibi başı dik

Devam eyledi Davut:

“Ama bak bu meyveli zeytin dede, bak bu rüzgârlı kavak

Bak bu buğday, bu un, bu ekmek, bu tüten ocak

Bu sahipsiz gök, bu ağalı toprak şahittir

Maraş ile aramızda ahittir:

Olmadan Davut’a mezar

Olmayacak düşmana gülzar!”

*

Davut’un sözü kati, imanı gibi

Davut fırtınalı denizlerin limanı gibi

Boyu ufaktan da ufak, yüreği devden de dev

Bir çete milisi Davut

Ayağında büyük işi kıl şalvar

Omuzunda büyük işi yük

Vücudu sade kemik, sade deri

          Ve sade nefes, sade ruh, sade yürek

Bir Kuvâ-yi Milliye askeri…

*

“Gördüm” dedi kör ihtiyar

“Gördüm, çekilmiş burçlara bayraklar

Çekilmiş onur boydan boya

Sen yüreğini ferah tut, General Davut!

Gördüklerim içinde çokça umut var…

Gördüm ki şu mavi kayalı dağ içinde bir türkü

Şu mavi boyalı gök içinde bir şahan

Şu mavi oyalı yazma içinde bir gelin

Yazmanın içinde namuslu bir baş

Başın içinde bir fikir

Salınır durur:

“İlle de hürriyet, ille de hürriyet!”

 *

“O gelin benim anamdır” dedi Davut 

“Gidip dönmeyince babam Yemen’den

Aldı gül cemalinin aydınlığına beni

Dedi küpe olsun kulağına bu sözüm

Koy elinden oyuncağını öksüzüm

Çocukluğunu unut

Ama unutma hürriyeti Davut

Bak, düşman ağılı bir yılan, düşman ceberut

Bak, o geleli beri

Dipsiz bir kuyuya düşmüş, inliyor vatan

Al hele eline şu mavzeri

Vur ha yılanı gözünden

Vur ha yan bakanı şakağından

Vur kaçanı topuğundan

Vur ki devrilsin küffar

Vur ki Maraş ili gönensin 

Kurtuluşa inanmayan inansın…

Kurtuluş, hey kurtuluş!

Bir öksüz çetenin mavzerinde tüten kurtuluş

Bir Cuma duasında el açılan

Gülsüz bir çalıda öten kurtuluş

De haydi çık gel doğudan

De haydi çık gel batıdan

Çık gel kuzeyden, gel güneyden

Yoluna can verdiğim kurtuluş

Kol verdiğim kurtuluş

Yar verdiğim kurtuluş

Ellerinde gülle gel

Göğüsünde canla gel

Milyon milyon kolla gel

Gel ki görsün seni öksüzüm…”

*

Davut düştü on dördünde toprağa

Kurtuluşu görmedi

“Ama duyuyorum” dedi Davut

“Yüz yıl öteden sesler duyuyorum

Duyuyorum şen seslerini çocukların

Tıkırtılarını matbaaların

Sabanın toprağı yarışını, tohumun uyanışını

Ve paydos paydos bağıran düdüğünü fabrikaların

Ve göndere çekilişini yıldızlı bayrakların…

 

Durmanın zamanı değil, bildirin duyulanı

Bildirin Senem Ayşe’ye, bildirin Kılıç Ali’ye

Mustafa Kemal’e Sivas’ta

Sütçü İmam’a Kanlıdere’de

İnebolu’da Yörük Selim’e…

Sarı saçlılara bildirin, kara saçlılara, kır bıyıklılara

Çelenkli mezarlara, isimsiz mezarlara, mezarsızlara

Esaret bitti deyin

Maraş’ın imdadına

Bin melek yetti deyin

Bir ormanın aşkına

Bin fidan gitti deyin…

Ben General Davut, bildirin, söylüyorum:

Hür toprağın altında kefensiz uyuyorum

Sizi duyuyorum, sizi duyuyorum!”

 

Yarışmada mansiyon ödülü alan Arif Odabaş’ın şiiri aşağıdadır:

Rumuz: Serdengeçti61

ASRIN KIYAMI


Umudun ba/harında, mevsimlerden kara kış
Tarihe nam işlendi, Maraş'ta nakış nakış…
Ne zaman vatanıma göz dikse imansızlar
Yürek küle döner de, ecdadın ruhu sızlar
Hilale gölge düşse iman yayı gerilir
Bir karış toprağına nice canlar serilir
Fransıza zulmeti devredince İngiliz
Ermeni'nin rüyası yeniden verdi filiz
Cümle şer ittifakı rengini belli etti
Yirmi iki gün-gece kahır tecelli etti
Ey şehir destanların nasıl sığsın izana
Ahır Dağ hafif kalır, yürek koysan mizana

Yüreğe düşen ateş söner mi ki Aksu'da
Yiğitler feda olsun o en kutlu maksuda
İstiklal can verirken sükût eylemek ardı
Her sokağın başında Sütçü İmamlar vardı
D/edem Sütçü İmam'ın kabarınca ayranı
Vatan, namus uğruna namluya sürdü canı
Vur! Kursağında kalsın Ermeni’nin hevesi
Okunmasın bir daha düşmanın esamesi
Arzın kalbi titreyip, kahrından gök inledi
Esaret sancısını cesaret dizginledi
Ey şehir silahın ki yüreğinde imandır
Ezelde adın Maraş, soyadın Kahraman'dır

Sen anlat ulu cami tarifsiz bu ağrıyı
Rıdvan Hoca sözüyle kılıçlaşan çağrıyı
Bir ç/ağrı ki; kıyamdır, cumadan naçiz değil
"Gönderde nazlım yokken bu namaz caiz değil"
Mahzun Maraş Kalesi hüzün kaplar burcunu
Yiğitler şehadetle öder vatan borcunu
Sen anlat al bayrağım s/alındığın semayı
Yüzüne el değince tehir olan cumayı
Sana sevdalı millet, hürriyetsiz mi yaşar?
Uğrunda akan kanla, sel olur Ceyhan taşar
Ey şehir dağın taşın, asla sahipsiz kalmaz!
"Bize mezar olmadan düşmana gülzar olmaz"

Avukat Mehmet Ali kuşanıp kalemini
Direnişe çağırır Türk-İslam âlemini
Halil Ağa din için çomak vurmaz davula
Maraş'ın şerefini satmaz bir kese pula
Bülbüller diyarında baykuşlara yer yoktu
Aslan Bey, Kılıç Ali menzile varan oktu
Yürür Senem Ayşeler bu ne kutlu seferdir
Haktan nusret dileyen ölse de muzafferdir
Top tüfek onlardaysa bizde iman, azim var
Şehit olmadım diye hicap duyan gazim var
Ey şehir madalyanı aşkla taşı boynunda
Şehitlerin şad olsun şol cennetin koynunda

Dalgalan şanlı bayrak, ödenmiştir diyetin
Yerde kalır mı sandın şerefin, haysiyetin...
Cihan durup düşünsün, tarihe baksın şimdi
Vatan için her zoru aşan bu millet kimdi
İlahi cemre düşer her on iki şubatta
Tekbir sesi duyulur sevda yüklü imbatta
Bir ananın oğluna son sözü şu meramdır
"Ezanlar susacaksa sütüm sana haramdır"
Topyekûn kenetlenip, estin Kahramanmaraş
Sen kendi göbeğini kestin Kahramanmaraş
Ey şehir namusunu çiğnetmedin soysuza
Bir asırlık destanın otağ kursun sonsuza

 

Lise ve Dengi Okul Öğrencileri Arası Şiir Yarışmasında da Dört Ayrı İl Dereceye Girdi

Dört ayrı ilden öğrencilerin dereceye girdiği;  Şair/Yazar Celalettin Kurt, Şair/Yazar/Eğitimci Ramazan Avcı ve Şair/Yazar Ömer Yalçınova’nın jüri olarak görev yaptığı ve 234 şiirin katıldığı lise ve dengi okul öğrencileri arası şiir yarışmasında şu öğrenciler dereceye girdiler:

Türkiye Birincisi: Elifnur Çetin, Erdem Bayazıt Anadolu Lisesi Kahramanmaraş

Türkiye İkincisi: Zeynep Aktaş, Hümeyra Ökten Kız Anadolu İmam Hatip Lisesi Çukurova/Adana

Türkiye Üçüncüsü: Elif Balcı, Şehit Muhammed Fazlı Demir Anadolu İHL   Sultanbeyli/İstanbul

Mansiyon: Feride İpek, Mehmet Akif Ersoy Anadolu Lisesi  Ceylanpınar/Şanlıurfa

 

Liseli öğrenciler arasında yapılan yarışmada birinci olan Elifnur Çetin’in şiiri aşağıdadır:

Rumuz: Sevgi


KUTLU DİRENİŞ                                   

Yüz yıllık bir destandır bu,
Tarih ki durmadan akan bir nehir
Sessiz çığlıklarla bezenmiş
İşgal altında koca bir şehir…

Can çekişirken Müslümanlar
Haçlı ruhu dirilmiş
Kışın onulmaz soğuğunda
Buz tutmuş ay-yıldız
Bulutlar, gürüldeyip devrilmiş...

Gökyüzü karanlık bir kuyudur
Yağmurları besler çocukların gözyaşları...
Korkuyla titrer küçük yürekler
Sessiz bir çığlık gibi yağan karı
Eritir loş odalarda
Zayıf ve titrek gaz lambaları...

Ezanlar inletir şehrin poyrazını,
Ulu Cami’nin minberinde yas tutar al bayrak,
Süngülerinden kan damlar,
İşgalcilerin umutlarını yıkan
Yüreği bıçak gibi keskin adamlar...

Duyulmazların ötesinde
Var olan ilahi güç,
Ahlakı pürüzlenen mahluklara
Uçsuz bucaksız  tepkisinde gizlidir.
Peçenin altındaki aydınlık yüz,
Mahmur ve müteşekkir...

Şehrin etrafı sarılmış limandır
İşgalcilerin korkak yürekleri
Su  almış gemi
Sütçü İmam’ın zırhına giydiği iman,
Ateşlediği silahın kurşununda dillenir
Yiğitlerin Allah Allah sesleri
Su taneleridir kurak topraklarda
Maraş, şahadet yağmuruyla yeşillenir.

Karanlık ruhların acizce kelepçelenişidir korku.
Haddini aşan beyinlere sıkılan kurşunlar,
Hedefi tam on ikiden bulmuşlar
Zafer sarhoşu olan düşmanlar
Karanlık ruhlarında boğulmuşlar...

Görünmez bir gücün ateşidir bu
Maraşlımda vuku bulan
Sisli gökyüzünde belirmiş güneş ışığıdır,
Kirli yürekleri korkutan…
Birken bin olmanın misalidir
Yurdumu savunan mücahitler
Uzuvlarında bakidir, damarlarında gezinir
Kudretini yücelten kan...

Bir bayrak aşkıdır bu
Uğrunda can verme yarışı
Beşikten mezara duyulur zira
Halkımındır, vatanın her bir karışı.

Kabul edilmiş bir dua,
Sezilenin ötesinde bir candır Maraş,
Bir savunmanın ateşi,
Sonsuz bir vatandır Maraş
Bir direnişin öyküsü,
Unutulmaz bir destandır Maraş

 

Yarışmada ikinci olan Zeynep Aktaş’ın şiiri aşağıdadır:

Rumuz: Garîb

HECE

Ecdadın imtihandı vakti,

Ufuk dalgalanırken vaziyet, meçhul.

Şehrin puslu karartılarında yaman sessizlik

Kubbelerde haseb-i hüzün sedası,

Tarihin tozlu yapraklarında yankılanıyor.

Kadim yazgımız mıhlandı toprağa

Rüzgârları dolanıyor beklenen felaketin

Bir Cuma vaktinde haykırıyor şehir:

“Göğün hududunda harp var!”

 

Ansızın fırtına tutunuyor tepelere,

Savruluyor, yığınlar, anılar...

Ânına ömür adadığımız yokuşlar zor...

Bilinmedik sesler dolanıyor,

Yankılanan karanlıklar, çığlık çığlığa 

Son bir ses varıyor arzdan arşa:

“Ecnebi istilada!”

 

Sustu çocuk, ezgisi düştü şarkıların,

Hasta kadın, eli yüreğinde, durdu son nefese. 

Sanki açıldı göğün haşmetli kapıları da

Dökülüverdi arş, arzın aciz topraklarına. 

Yapraklar mizanın kefesinde savrulurken bahardan kışa

Bir ân için, bulutların karartısı kaplıyor ahengi,

Harp sahnesinde ruhu öksüz renkler...

Maksat, istikbale istiklâli yazmak!

Hiddetle doğruluyor savaşın kartalı,

Sinesinde soluklanmada şehrin istikbâli,

Kanatlarından doğuyor kurtuluş

Şafak söktüğü vakit yeni bir umut bağlıyoruz direklere

Vaktin derûnunda canlanıyor asırlık ordu!

 

Sabahına felaketler kaynıyor meydanda

On beşler, on sekizler...

Dolmadan günler, doluyor mahşer!

Gün, 22’ ye varmadan asırlar sarsıyor şehri

Yıllar bakakalıyor, ardından.

Deliniyor gök, yağmaz oluyor yağmur,

Kurak rüzgârlar sarıyor dört bir yanı,

Kâinat, Tabip Mustafa’ yı uğurlamakta…

Muallim Hayrullah’ ı sayıklıyor yaralı toprak

Onlar erişilmez ufka doğru yol alırken

Şehir bir destanı okuyor kalenin surlarında

Kanat sesleri işitiliyor, kuytularında semanın

Maksadına mazhar oldu ümmet!

 

Şimdi vakit, haykırmanın vaktidir!

Şehidin mukaddes kanı yazacak hece…

Dervişin ulvî sesine karışacak

Dilinden semaya yaprak yaprak dökülecek hece:

“Vatan!”

 

Yarışmada üçüncü olan Elif Balcı’nın şiiri aşağıdadır:

Rumuz: Neva

ÜÇ ETEK

I.Ahir Dağı’nın alevden etekleri

Zemheride kana boyanınca

O şanlı sümbül

Kıskanır bülbül, bir gül uğruna

Can verdiği için.

 

Çetin kış sert rüzgar mazlumu

Rabbine sığınıp korurken ana yurdumu

Kaç ocağında alevler tutuşuverdi?

Ağzı süt kokan biçare masumu

Kaç ana koynunda söndürüverdi?

 

Sinende kutlu bir düş alameti

Gözlerinde namerdin mutlak kıyameti

Yükselirken feryadın alevler geldi dile

Yiğitlerin yolda şoldu şehadete aşk ile

Dalgalandı göklerde bayrağının azameti

 

II.Ucundan kan damlayan çadır etekleri

Şubatta kemiğe dayanınca

O kanlı bıçak

Utanır ocak, Maraş’ı bağrına

Basmadığı için.

 

Kırılgan gece yumuşak ışık mahrumu

Şu bahtın yirmi iki gündüzü karartırken ruhumu

Hangi “Kahraman”ın kucağında göklere dalıverdi?

Milletinin kurtuluşunda gömülen can tohumu

Hangi sedan ile bin yerinden çatlayıverdi?

 

Puslu mavi zeminde imanının emeli

Yıkmaktır şer dolu çamurdan temeli

Çözülürken karın, düşmanı getirdin dize

Ellerin kararttığı örtümü çevirdin gündüze

Seni birgün değil bir asır dinlemeli

 

III.Bindallının çiçekli kurşundan etekleri

Secdede şükre bürününce

O mübarek zafer

Dirilir fer,bir vatan iline

Can geldiği için.

 

Serin yel dudaklarda bahar türküsü

Ağarmış saçlarında bukle bukle örgüsü

Kaç ana tasına tarhana dolduruverdi?

Göğüs kafesinin açılıp da sürgüsü

Kaç gönül kuşun bayram yerine uçuverdi?

 

Oynanır şimdi meydanda ya piri ya ceren

İlelebet ışık dolsun penceren

Senki ilmek ilmek tarihe destan dokudun

O arslan yüreğinle cihana meydan okudun

 

Madalyanın şanına layıktır şehadete eren

Gördükçe kıskanır,

Bir gül uğruna can veren.

 

Yarışmada mansiyon ödülü alan Feride İpek’in şiiri aşağıdadır:

Rumuz: Ahenk 

BAYRAK YAZGISI

Vatan için can verenlere...

O büyük harpten sonra dünya iplik yumağı,
İşgale maruz kaldı Anadolu toprağı.
Yedi düvel bir olup yakıp yıktı her yeri;
Ne dikende taze gül ne dalında yaprağı.

Koca imparatorluk yorgun düştü zemine,
Namahrem el uzandı aziz bayrağa, dine.
Pusuda bekleyenler yüce Türk milletinin;
Göz dikti namusuna, örfüne, mahremine.

Düşmanın yakasına yapıştı Sütçü İmam,
İman dolu göğsüyle kapıştı Sütçü İmam.
Silahını kuşanıp Maraş'ta vatan için;
Düşmana kurşun sıktı, çarpıştı Sütçü İmam.

Maraş muharebesi bir kıvılcım misali,
Yayıldı tüm vatana, başlattı istiklâli.
Yer ve gök şahittir ki nice Kılıç Aliler;
Düşürmedi bayrağı, çiğnetmedi hilali.

Bir şahlanış türküsü... Maraş’tan Erzurum'a,
Diz çökmedi Mehmetçik, ne Yunan'a ne Rum'a.
Gazi Paşa emretti: “ Vatan ki, bir bütündür.”
Düşmanı kov yurdundan, Türk milleti uyuma!

O bir avuç kor yürek ateşte yağmur gibi,
Ertuğrul'un ruhuna serpilen billur gibi.*
Minareler haykırsın en gür sedalarıyla:
"Bedr'in aslanlarından süzülen o nur gibi..."

Kundaktaki bebekten, anadan dökülen yaş,
Ömrünün baharında uğrunda binlerce baş.
Yatıyor o mübarek toprağında, misafir;
Alnın açık, başın dik; yaşa Kahramanmaraş!

Ebed-müddet Türkiye... Başka hayal kurulmaz!
Yârdan, serden geçilir; esarette durulmaz!
Vatan için Maraş’ın şanlı direnişinden;
Bütün dünya öğrendi: Türk'e kement vurulmaz!

Ortaokul Öğrencileri Arası Resim Yarışmasında Dereceye Girenler

318 eserin katıldığı ve Ressam/Öğretim Görevlisi Ümit Parsıl, Ressam/Eğitimci Süleyman Fikirdeşici, Ressam/Eğitimci Melih Gemci’nin jüri olarak görev yaptığı 100. Yılında Kahramanmaraş İstiklal Ruhu konulu ortaokul öğrencileri arası resim yapma yarışmasında şu öğrenciler dereceye girdi:

Türkiye Birincisi: Asilhan Rıdvan Purkaya,  Yunus Emre Ortaokulu  Onikişubat/Kahramanmaraş

Türkiye İkincisi: Merve Sunulu, Türk Telekom Ortaokulu Onikişubat/Kahramanmaraş

Türkiye Üçüncüsü: Abdullah Elcuk, Akçakoyunlu Ortaokulu Onikişubat/Kahramanmaraş

Mansiyon Ödülü: Alara Çalışkan, Prof.Dr. Mehmet Sağlam Ortaokulu / Ankara

NOT:Resim Yarışmasında 3. olan resim daha önce yapılmış başka bir resimden esinlenerek yapıldığı için jüri tarafından iptal edilmiştir. Mansiyon ödülü alan Abdullak Elcük'ün resmi 3.'lüğe, Ankara Prof.Dr. Mehmet Sağlam Ortaokulu öğrencisi Alara Çalışkan'ın resmi mansiyon ödülüne layık görülmüştür.